Selam millet! Bugün konumuz biraz teknik ama olsun, hepimizin hayatını kolaylaştıracak cinsten. Git’te branch (dal) stratejileri… Hani şu projelerimizde hem ana yapıyı bozmadan yeni özellikler ekleyip hem de hataları ayıklayabildiğimiz süper yöntemler var ya, işte onlardan bahsedeceğiz. Özellikle iki popüler yaklaşım var: GitFlow ve GitHub Flow. Hangisi bize daha uygun, hangisi ne işe yarar, bir bakalım bakalım.
Şimdi, düşünün ki bir oyun geliştiriyorsunuz. Ana oyun bitmiş, oyuncular oynuyor ama siz de sürekli yeni seviyeler, yeni karakterler ekliyorsunuz. Ya da bir web sitesi yaptınız, çalışıyor ama bir yandan da yeni bir tasarım deniyorsunuz. İşte tam bu noktada branch’ler devreye giriyor. Ana kodunuzu (main veya master branch’i) olduğu gibi bırakıp, yeni bir şeyler denemek istediğinizde kendi dalınıza geçiyorsunuz. Böylece ana oyun veya web sitesi stabil kalırken, siz kafanıza göre takılabiliyorsunuz. Gayet mantıklı değil mi? Ama bu dal sayısı arttıkça işler biraz karışabiliyor işte, onu da kabul etmek lazım.
GitFlow, işi biraz daha disipline eden bir yaklaşım. Hani böyle her şeyin yerli yerinde olduğu, belirli kuralları olan bir sistem gibi düşünün. Bu sistemde farklı amaçlar için ayrılmış branch’ler var. Mesela, ana geliştirme dalı (develop), yayınlanacak sürümler için bir dal (release), acil düzeltmeler için bir dal (hotfix) ve hatta ana dağıtım dalı (main/master). Her birinin ayrı bir görevi var. Bu, özellikle büyük ekiplerde veya karmaşık projelerde işleri organize etmek için harika olabiliyor. Herkes ne yapacağını biliyor, nereye neyi göndereceğini anlıyor. Tabii, bu kadar çok dal olunca işin içine girerken biraz kafa karıştırıcı gelebilir, ilk başta öğrenme eğrisi biraz dik olabilir sanırım.
GitHub Flow ise biraz daha basit, daha akıcı bir model. Adı üstünde, GitHub mantığıyla çalışıyor. Burada genellikle tek bir ana dal (main) var ve her yeni özellik veya düzeltme için bu ana daldan ayrı bir branch açılıyor. İşiniz bittiğinde, bu branch’i ana dala merge (birleştirme) etmek için bir pull request (çekme isteği) oluşturuyorsunuz. Bu pull request’i ekipteki diğer arkadaşlar inceliyor, yorum yapıyor ve onaylarsa ana dala ekleniyor. Yani işin özü, ana dal hep canlı ve deploy edilebilir durumda kalıyor. Bu yöntem, daha çevik (agile) geliştirme yapan, sürekli ve hızlı teslimat yapan ekipler için biçilmiş kaftan. Hem basit hem de işi hızlandırıyor.
Peki, hangisini seçeceğiz şimdi? Bana göre, projenizin büyüklüğü, ekibinizin yapısı ve iş akışınız bu kararda önemli rol oynuyor. Eğer çok büyük, karmaşık bir projede çalışıyorsanız ve her şeyin belirli bir düzende gitmesini istiyorsanız GitFlow iyi bir tercih olabilir. Hani böyle kurumsal yapılarda veya büyük ürünlerde olduğu gibi. Ama eğer daha küçük bir ekipseniz, daha hızlı iterasyonlar yapıyorsanız veya sürekli entegrasyon/teslimat (CI/CD) kullanıyorsanız, GitHub Flow gerçekten hayat kurtarıcı olabilir. Hem öğrenmesi daha kolay hem de işleri hızlandırıyor.
Bu arada, her iki stratejinin de kendine göre avantajları ve dezavantajları var tabi. GitFlow daha fazla yapı sunarken, GitHub Flow daha fazla esneklik sağlıyor. Bazen kendi programım sınıfta kaldı derken, aslında bazen de bu stratejilerin tam oturmamasından kaynaklanıyordu sanırım. Önemli olan, sizin ekibinizin ve projenizin ihtiyaçlarına en uygun olanı bulmak.
Şimdi gelelim işin kod kısmına. GitHub Flow’u ele alalım, çünkü genelde daha çok kullanılıyor ve anlaşılması daha basit. Diyelim ki yeni bir kullanıcı profili sayfası ekleyeceksiniz. Önce ana daldan (main) yeni bir branch açarsınız. Sonra bu yeni branch üzerinde çalışırsınız. İşiniz bittiğinde, ana dala bir pull request açarsınız. İşte o pull request’i onaylatıp ana dala merge ettikten sonra, kodunuz deploy edilmeye hazır hale gelir. Basit, değil mi?
Şöyle bir örnek vereyim. Diyelim ki bir web uygulamasında kullanıcıların profil bilgilerini güncelleme özelliği ekleyeceksiniz. Önce ana daldan (main) yeni bir branch açarsınız. Mesela `feature/user-profile-update` gibi bir isim verirsiniz. Bu branch üzerinde HTML, CSS ve JavaScript kodlarınızı yazarsınız. Kullanıcı arayüzünü oluşturur, API’ye istek gönderecek JavaScript kodlarını yazarsınız. Sonra sunucu tarafında da bu veriyi alacak bir controller ve servisi güncellersiniz. İşiniz bittiğinde, değişikliklerinizi commit’lersiniz ve bu yeni branch’i ana dala merge etmek için bir pull request oluşturursunuz. Bu pull request’i ekip arkadaşlarınız inceler, kodunuzu kontrol eder ve bir problem yoksa onaylar. Ardından, kodunuz ana dala eklenir ve otomatik olarak deploy süreci başlar. İşte bu kadar. Bu süreçte ana dal hep stabil kalır, yeni eklenen özellikler ise kendi izolasyonunda geliştirilir.
Şimdi işin kod tarafına biraz daha dalalım. Diyelim ki bir C# .NET projesi yapıyorsunuz ve Vue.js ile bir frontend’den backend’e veri göndermeniz gerekiyor. GitHub Flow’da bu yeni özelliği kendi branch’inizde yaparsınız. İşte basit bir C# controller örneği:
using Microsoft.AspNetCore.Mvc; using System.Threading.Tasks;[ApiController] [Route(\"api/[controller]\")] public class UsersController : ControllerBase { private readonly IUserService _userService; // Varsayımsal servis
public UsersController(IUserService userService) { _userService = userService; }
[HttpPost] public async Task PostUser([FromBody] UserInputModel userInput) { if (!ModelState.IsValid) { return BadRequest(ModelState); }
// Varsayımsal olarak Dapper ile veritabanına kaydetme var success = await _userService.CreateUserAsync(userInput);
if (success) { return Ok(\"Kullanıcı başarıyla eklendi.\"); } else { return StatusCode(500, \"Kullanıcı eklenirken bir hata oluştu.\"); } } }
// Basit bir model örneği public class UserInputModel { public string Name { get; set; } public string Email { get; set; } }
// Varsayımsal servis interface'i public interface IUserService { Task<bool> CreateUserAsync(UserInputModel user); }
Bu kod, Vue.js gibi bir frontend’den gelen POST isteğini alır ve bir servisi kullanarak veritabanına kaydetmeye çalışır. Hata durumunda BadRequest, başarı durumunda Ok döner. Bu, GitHub Flow’daki bir geliştirme dalında yapacağınız işin sunucu tarafı basit bir örneği. Bu kodu kendi branch’inizde yazıp test ettikten sonra ana dala merge etmek için pull request açarsınız.
GitFlow’da ise durum biraz daha farklı. Mesela, bir `release` branch’i açtınız ve bu branch’te son rötuşları yapıyorsunuz. Hata ayıklama, sürüm numarası güncelleme gibi işler. Sonra bu `release` branch’i `develop` ve `main` branch’lerine merge edilir. Bir de `hotfix` branch’i var ki o da `main` branch’indeki kritik bir hatayı düzeltmek için kullanılır ve yine hem `main` hem de `develop`’a merge edilir. Yani daha katmanlı bir yapı.
Neticede, bu stratejiler projelerinizi daha düzenli, daha yönetilebilir hale getirmek için var. Hangi stratejinin sizin için en iyi olduğuna karar vermek için biraz deneme-yanılma yapmanız gerekebilir. Benim şahsi fikrim, çoğu modern web geliştirme projesi için GitHub Flow’un sunduğu sadelik ve hız çok cazip. Ama dediğim gibi, bu tamamen projenizin ve ekibinizin dinamiklerine bağlı. Bursa’da yaşarken, bu tür dijital araçların işlerimizi ne kadar kolaylaştırdığını görüyorum. Şehir turları yaparken bile bazen aklıma bu branch stratejileri geliyor, neyse.
Aslında önemli olan, sizin ekibinizin en rahat hissettiği, en verimli çalıştığı yöntemi bulmak. GitFlow’u tam anlamıyla uygulamak bazen karmaşık gelebilir, ama GitHub Flow’un sadeliği çoğu zaman işleri yoluna koyuyor. Bu konuda daha fazla bilgi için Google’da arama yapabilirsiniz, bolca kaynak bulacaksınızdır sanırım.
Sonuç olarak, GitFlow ve GitHub Flow, projelerinizi yönetmek için harika araçlar. Hangisini seçeceğiniz tamamen size kalmış. Ama unutmayın, en iyi strateji, en iyi şekilde uygulanan stratejidir. 🙂 Belki de birkaç projede farklı yöntemleri deneyerek hangisinin size daha uygun olduğunu görebilirsiniz.
Bu arada, geçenlerde bir arkadaşım Git’in bu kadar farklı kullanım alanına sahip olmasının ne kadar harika olduğunu söylüyordu. Hani sadece kod saklama değil, aynı zamanda iş akışını da yöneten bir araç olması. Gerçekten de öyle.
Ne güzel değil mi?